Merhaba ben Birsen biyolog-öğretmen, sizler ile tanışmak ve atölyeler yapmaktan çok mutluyum.

Her şey kızım ALYA ile başladı. O çileği çok seviyordu. Ama aldığım tüm çilekler nereden alırsam alıyım eve gelip yıkayıp suda beklettiğimde morarıp süngerleşen yapılara dönüşüyordu.

Her anne gibi ben de onları kızıma yedirmeyip çöpe atıyordum. Sonra Karadeniz Ereğli’den Osmanlı çileği fideleri istedim. Hikaye böyle başladı. Dört çilek fidesi ile her şey bugünlere geldi .Önce fideler, sonra gittiğim yerlerden teyzelerin kapılarını çalıp aldığım atalık tohumlar, kuyu ve damlama su. Bahçemiz her gün biraz daha büyüyordu. Bahçe sonrası hasadı da tabiki. Derken meyve ağaçları eklendi. Ağaçlar torunlara ithafen isimlendirildi. Can suları verildi.

Sadece benim kızım ve kuzenleri değil daha çok çocuk bunları yaşamalıydı. Bahçeden toplanan meyvenin tadını elinden çıkmayan çilek kokusunu ,çileğin nasıl kol attığını görmeleri gerekiyordu .Anaokulunda resim çizdiklerinde Alya uğurböceği, papatya, kelebek, güneş; kuzeni balık ,deniz ,dalga çizerken beton duvarlar ve tv-tablet arasında sıkışan çocuklar hayali kahramanlar, zombi, uzay gemisi çiziyorlardı.

İstanbul’un köklü okullarında yapılan anket sonuçları konuyu açıklamaya yetiyordu.

-Yumurta nerede üretilir?
-fabrikalarda
-Süt ne renktir ?
-inek çilek yerse pembe
-inek çikolata yerse kahverengi
-inek muz yerse sarı.

İşte şu andaki nesil reklam çocukları. Ne görürler ise ona inanıyorlar.Sanal ve gerçek arasında çok ayrım yapamıyorlar.Gerçeği değil görmek,izlemek,yaşamak;hikayesini DİNLEYEMİYORLAR bile…

Başakşehir Ritim Anaokulu çocukları bu konularda şanslı haftada bir gün ormandalar. Doğa temelli öğrenme ve sanat ile destekleniyorlar. Günümüzde çocuklar tablet telefon televizyon 3T ile daha çok vakit geçiriyor. Bizim çocukluğumuzda sadece haber izlemek için televizyon izlenirdi.

Çocukların problem çözme becerileri zihinsel ve fiziksel olarak gelişmeleri doğal ortamlarda ne kadar kaldıkları ile bağlantılıdır. Bu nedenle çok dikkat etmeliyiz. Duygu gelişimi değerlerimizi öğrenmeleri bu sürelerde gerçekleşir.

Okulda verilen eğitime pekiştirici aktiviteler ve oyunlar bu süreci derinleştirir. Çocukluğunda yeterli oyun oynayamayan çocuklar yetişkinliğinde farklı oyunlar oynayabilirler.
Ailede birey yerine konularak büyütülen çocuklar diğerlerine göre avantajlı ve büyüdüklerinde söz sahibi bireyler olurlar. Çocukların sordukları sorulara yeterli ve mantıklı cevaplar verdiğimizde onlarla sohbet ettiğimizde değerlilik bilincini hissetmelerini sağlarız. Bu da en önemli ihtiyaçlarımız arasında yer almaktadır.
Değerlilik ve karşılıksız sevgi onlara vereceğimiz en temel duygulardır. Bazen konuşmadan bu duygu için sarılmak bile onlar için yeterlidir.

Duygu gelişimini günümüzde beslendiğimiz yiyecekler ve içeceklerde etkilemektedir. Ne olduğunu bilmediğimiz kimyasallar ile hazırlananları vücudumuz nerede sindirilir ne işe yarar anlayamadığında saklar depolar. Öfkelenmemize, uyuyamamamıza, duyarsızlaşmamıza bile neden olabilmekteler.

Sanat tüm zamanlarda terapi olarak ruhumuza daima iyi gelmiştir. Yeni bakış açılarımıza yelken açmıştır ve ufkumuzu derinleştirmiştir. Okulda ebru dersinde boyaların renklerini çocuklar kendileri seçtiler. Ve ebru iğne uçlu kalemi ellerine alarak eserlerini kendileri oluşturdular. Böylece kendi hayal güçleriyle bir şeyi oluşturma çabaları ruhlarını dinlendirdi. O sırada dinledikleri ney sesi onları başka bir alemde hissettirdi.

En iyi öğrenme en çok duyu organına hitap eden ve sizde bir duygu oluşturan öğrenmedir .Bu yüzden çocukken annenizin yaptığı ekmek ya da kekin kokusu ve tadını unutamazsınız.

Doğa dersinde ormanda gözlerini kapatıp sesleri dinlemek farkındalığımızı arttıran güzel duygular yüklenmemizi sağlamaktadır.

Tüm bunları kızım bir buçuk yaşındayken sorgulamaya başladım. Daha öncesinde yediklerimize tabi ki daha doğal olsun diye dikkat ediyordum ama çocuğunuz olduğunda daha detaycı oluyorsunuz.En azından ben öyle oldum.
Derken tüm bunlara ilkyardım ve hijyen eğitimleri eklendi.
Daha çok çocuğa dokunmamız gerekiyor.Ve dünyanın kaynaklarının daha dikkatli tüketilmesi doğaya daha saygılı davranmalıyız.
Bir gün herkes kendi bahçesinde yetiştirdiklerini tüketiyor duruma gelecek belkide…

Bunun için payımıza düşen farkındalığı ne kadar erken yaşatırsak yarının büyüğü bugünün minik yüreklerine o kadar doğayı koruyacağız.

Birde aşırı korumacı yetiştirilen minikler var. Her şeyden korkak büyütülüyorlar.

Örneğin dokunma, tutma, düşersin, senin yerine ben yaparım diyen ;anneler babalar büyükanneler büyükbabalar.

Ve bu çocuklar sonunda sinekten korkan, arıyı tanımayan, balın hikayesini bilmeyen hatta on yaşında ayakkabısını bağlayamayan; bağımlı bireylere dönüşüyorlar.

Yine biz kimi suçluyoruz bir şeyi öğrenemedin dediğimiz çocuklarımızı ..

Aslında onların davranış öğrenmeleri, bizi örnek almaları

0-1 yaşında
Kaçırdıysak eğer 1-3 yaşında
Kaçırdıysak eğer 3-7 yaşında
Kaçırdıysak eğer 7-10 yaşında oluyor.
10 yaş ve sonrasında ne yazık ki daha az etkili oluyoruz onlar için…

‘’EĞİTİM;BİREYİN NE KADAR DUYU ORGANINA HİTAP EDİYORSA O KADAR KALICIDIR.’’ Coşkun KÜÇÜKTEPE

Biyolog-Öğretmen: Birsen KEMERTAŞ ŞENGEZER